Beyza Alkoc Bücher
Beyza Alkoç ist eine Studentin der englischen Übersetzung und Dolmetschen, geboren 1996. Seit ihrer frühen Jugend schreibt sie Romane, Drehbücher und Theaterstücke, ihr erstes Buch erschien 2015. Ihre Werke zeichnen sich durch fesselnde Erzählungen aus, die tiefgründige menschliche Emotionen und Beziehungen erforschen.






Karantina - Mahserin Dört Atlisinin Hikayesi 1
- 448 Seiten
- 16 Lesestunden
Yıldızları görebilmek için duvarları arasında yaşadığımız evimizden vazgeçtik."Sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da karantinaya aldılar. Ne bu karantinadan çıkabiliyoruz, ne de birbirimizden ayrılabiliyoruz. Bundan sonraki tek savaşımız bu karantinadan kurtulmak. Kurtulduğumuzda da birlikte olacağız, ama özgür…Savaş bitti, ve biz sağ kaldık.Savaş bitti, ve biz hâlâ ayaktayız."Zeynep, yeni okuluna başladığı ilk gün kendini bir felaketin ortasında bulmuştu. Salgın bir hastalık nedeniyle okulu karantinaya alınmış, akşamında ise kendini okulun karanlık koridorlarında bir kız öğrencinin cesedinin başında bulmuştu. Üstelik yalnız değildi, onlar da yanındaydı; mahşerin diğer üç atlısı. Bu, yalnızca bedenleri değil ruhları da karantinaya alınmış dört kişinin hikâyesi. Bu, onların özgürlüklerine ulaşmak için yaşadıkları esaretin hikâyesi. Bu, birbirlerinin her şeyi haline gelen, gökyüzündeki son yıldız yanıp kül oluncaya kadar birlikte olacaklarına söz veren dört arkadaşın hikâyesi. Bu, mahşerin dört atlısının hikâyesi.Şimdi, bizimle misiniz?
Kırık aynanınayrılmışparçalarında birlikteydik.Birlikteve paramparçaydık.“Gözlerinizi açtığınızda yıkılmış bir evde uyanacaksınız. Tek çıkış yolunuz yerin altında. Kendinizi bulduğunuz çıkış noktası her bir yanı kameralarla çevrili, her yeri izlenen bir platonun içinde. Tek amacınız ise alandaki ipuçlarını takip edip evleri bulmak. Tüm yarışmacılar evleribulduğu an kazanan belirlenmiş olacak. Öyleyse, sizi kaybetmemizi ister misiniz?”Kumru, Uraz, Nisan, Eren ve Bulut… Farklı hayalleri olan ve birbirine yabancı beş genç… Enkaz Altındakiler isimli sıradışı bir televizyon yarışmasına başvurarak inanılmaz bir deneyime adım atarlar. Ancak ortaya çıkan beklenmedik gelişmelerle hayatları derinden sarsılacak ve unutamayacakları bir yolculuğa çıkacaklardır…"Ben Kumru Sonat; buraya benim, senin, bizim, enkaz altındakilerin hikâyesini anlatmaya geldim. Sen de enkaz altındasın, farkında değil misin?"
Karantina Ciltli
- 448 Seiten
- 16 Lesestunden
Yıldızları görebilmek için duvarları arasında yaşadığımız evimizden vazgeçtik. "Sadece bedenlerimizi değil, ruhlarımızı da karantinaya aldılar. Ne bu karantinadan çıkabiliyoruz, ne de birbirimizden ayrılabiliyoruz. Bundan sonraki tek savaşımız bu karantinadan kurtulmak. Kurtulduğumuzda da birlikte olacağız, ama özgür…Savaş bitti, ve biz sağ kaldık.Savaş bitti, ve biz hâlâ ayaktayız." Zeynep, yeni okuluna başladığı ilk gün kendini bir felaketin ortasında bulmuştu. Salgın bir hastalık nedeniyle okulu karantinaya alınmış, akşamında ise kendini okulun karanlık koridorlarında bir kız öğrencinin cesedinin başında bulmuştu. Üstelik yalnız değildi, onlar da yanındaydı; mahşerin diğer üç atlısı. Bu, yalnızca bedenleri değil ruhları da karantinaya alınmış dört kişinin hikâyesi. Bu, onların özgürlüklerine ulaşmak için yaşadıkları esaretin hikâyesi. Bu, birbirlerinin her şeyi haline gelen, gökyüzündeki son yıldız yanıp kül oluncaya kadar birlikte olacaklarına söz veren dört arkadaşın hikâyesi. Bu, mahşerin dört atlısının hikâyesi. Şimdi, bizimle misiniz?
3391 Kilometre Ciltli
- 472 Seiten
- 17 Lesestunden
Bir Mesafe Aşkı Hikâyesi Yağmur böyle güzel yağar mı bir daha şimdi çıkıp ıslanmazsak? “O gün, bana ‘Sinemaya gidelim mi?’ diye sordu. 3391 kilometre öteden, şehirlerce, denizlerce uzağımdan… Yanımdaki insanlar görmezken beni, o bana imkânsız olduğunu bile bile ‘Sinemaya gidelim mi?’ dedi…” Aylarca sesini duymadığınız, yüzünü görmediğiniz, dokunmadığınız, kokusunu almadığınız, aynı sokaktan geçme ihtimalinizin dahi olmadığı, aynı fotoğrafın içinde bile bulunamayacağınız, sizden kilometrelerce, hatta denizlerce, adalarca ve şehirlerce uzakta olan bir insana âşık olur muydunuz? Kendinize yapar mıydınız bunu? Bu hikâye, uzak bir ilişkinin hikâyesi! Birbirlerini görmeden ve duymadan, aylar boyunca gece gündüz konuşan; birbirlerine bu kadar uzak, ama bir o kadar da yakın olan; aralarına giren onca kilometreye rağmen birbirlerine âşık iki insanın hikâyesi! Burası bizim gezegenimiz, burada her şey anını bekler. Burası, bizim 3391 kilometrelik gezegenimiz… “Seni görmem için yanımda olmana gerek yok. Gözlerim kapalıyken de görebiliyorum seni. Zaten seni gözlerim kapalıyken görebiliyorum sadece…”
“Söz konusu ben olunca sustum, razı oldum.Ama şimdi söz konusu sensin, ve ben bütün dünyayı karşıma alacağım.” Duyuyor musunuz?Şehirler ötesinden,denizler kadar uzaklardan gelen o bağırış seslerini...Kılıç, kesik, çığlık seslerini.Belki de yalnızca ben duyuyorum içimdeki savaşın seslerini...Bir tarafın savaşı kazandığını sandığı an, pes ettiği andır.Biz kazandığımızı sandık, kılıçlarımızı bıraktık.Oysa pes etmişiz yalnızca.Şimdi uzaktan geldiğini duyuyorum o ikinci savaşın.Bizim koşarak uzaklaştığımız atlar,şimdi koşarak peşimizden geliyor.Düşman bu sefer daha güçlü,kılıçları bu sefer daha keskin ve çaresizlikher zamankinden daha yoğun.Oysa herkesin unuttuğu bir şey var;biz hâlâ ayaktayız.Ve düşmeye niyetimiz yok.Birinci perde bitti, ikinci perde başlıyor…
Işıklar Sana Evinin Yolunu Gösterecek Birbirimizi uzaktan uzağa sevmek bir göldü, biz de o göle atlayan iki balıktık. O ufacık gölün içerisinde birbirimizi bulduk ve hiç kaybetmeyiz sandık. Oysa hiçbir şey sandığımız kadar kolay olmadı. Yan yana olmak koskoca bir denizdi ve biz bu denizde birbirimizi kaybettik. Binlerce kilometreyi aştık, birbirimize geldik. Oysa şimdi her zamankinden zor bir savaş bekliyor bizi, buram buram hissediyorum bunu. Sonra kulaklığımı takıyorum, telefonumu atıyorum cebime, kendi kendime fısıldamaya başlıyorum içimden… “Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…” Bir kez daha tekrar ediyorum: “Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…” Sonra bir kez daha… “Işıklar sana evinin yolunu gösterecek…” Ben İzmir ve bu benim evimi bulma hikâyem. İzmir ve Ege'nin ışıklarla dolu karanlık dünyalarının hikâyesi devam ediyor... Üstelik aralarındaki mesafe artık sıfır kilometre! Işıklarınızı yeniden yakmaya geliyoruz, hazır mısınız? “Tüm bu belirsizliklerin ortasında emin olduğum bir şey vardı, o buradaydı ve artık yıldızlarla doluydu üstümüzü kaplayan bu gökyüzü... Her ne olursa olsun, her nasıl olursa olsun.”